Her Şeyi Olduğu Haliyle Kabul Etmek Mümkün Mü? 💫
Olması Gerektiği Gibi Değil De Tam Olduğu Gibi...
Sevgili okuyucu,
Bazı şeyleri kabul etmek ne kadar zor geliyor, öyle değil mi? Zamanın akışını, hoşlanmadığımız bir durumu, uğradığımız bir haksızlığı, vazgeçmeyi, takdiri, bir değişimi.. Ancak kabul etmeye gösterdiğimiz direnç de bizden çalabiliyor. Bazı durumları değiştiremeyeceğimizi bilmek ve bu gerçekle yaşayabilmek, kabullenemediğimiz için harcadığımız enerjiyi ilerlemeye yöneltmemize yardımcı olabiliyor.
Kabul etmek, çoğu zaman bir teslimiyet gibi algılansa da aslında içsel gücümüzü harekete geçiren ve değişim için kapılar açan bir süreci başlatıyor. Çünkü kabul etmeden ilerleyemiyoruz.
Bu hafta bültenimde, “kabul etmek” kavramına odaklanıyorum. Kendimizi, başkalarını ve hayatın getirdiklerini olduğu gibi kabul etmek, hem duygusal sağlığımıza hem de ilişkilerimize nasıl iyi gelebilir? Gelin, birlikte keşfedelim. 🌱
Kabul Etmek Gerçekten Ne Demek?
Kabul etmek, bir durumu ya da gerçeği değiştirmeye çalışmadan, olduğu gibi görebilme ve buna alan açabilme becerisini tanımlıyor. Hayatta başımıza hoşlanmadığımız bir sürü durum gelebiliyor. Bize rahatsızlık veren hislerle yüzleşmek zorunda kalabiliyoruz. Ya da başka insanlarla sürdürdüğümüz iletişimde bizim çok da onaylamadığımız ya da değiştirmek istediğimiz konular ortaya çıkabiliyor. Aslında bunlar gibi örneklerde, kabul etmenin gücünü kullanabilme şansını elde edebiliyoruz.
Eğer kabul etmeyi pes etmek ya da çaresizliği kabullenmek şeklinde değerlendirirsek bu bizi yanıltabiliyor. Aksine, kontrol edemediğimiz durumlarla barışmanın, zorluklar karşısında ruhumuzu bir miktar esneterek kendimize yeni bir yol açmanın ve enerjimizi kontrol edebileceğimiz alanlara yönlendirmenin bir yolu olarak kabul etmeyi seçebiliyoruz. Burada seçmek eylemini bilinçli olarak kullanıyorum çünkü gösterdiğimiz değişim direncine son vermek ve kabul etmek, bence aktif bir eylem.
Peki kabul etmekte zorlandığımızda nasıl bir tutum sergiliyoruz, hiç düşündünüz mü?
Gerçeği inkar etmek: “Bu gerçekten olmamış gibi davranırsam, belki de sorun kendiliğinden çözülecek.”
Sürekli geçmişi tekrar etmek: “Eğer farklı davransaydım, her şey farklı olurdu.”
Başkalarını veya kendini suçlamak: “Bunun tek sorumlusu benim / onun yüzünden buradayım.”
Değiştiremeyeceği şeyler üzerinde aşırı kontrol çabası göstermek: “Bu durumu düzeltene kadar rahat edemem.”
Duyguları bastırmak ve yok saymak: “Bunu hissetmeye hakkım yok, güçlü olmalıyım.”
Kendini aynı döngüde sıkışmış hissetmek: “Ne yaparsam yapayım, hiçbir şey değişmiyor.”
Gerçekliği olduğu gibi görmek yerine idealize etmek: “Belki de her şey eski haline dönebilir.”
Geleceğe dair aşırı kaygılanmak: “Ya bu hep böyle devam ederse?”
Bu tür düşünceler, bizi olduğumuz noktada tutabiliyor ve ilerlemeyi zorlaştırabiliyor.
Kendimize Sormamız Gereken Sorular
Değişim kendimize sorduğumuz sorularla başlıyor. İsterim ki kabul etmek konusu üzerine de bazı soruları kendimize soralım ve bazı farkındalıklar kazanalım. Bunun ışığında size 7 soru hazırladım:
Hayatta kontrol edemediğim şeyleri ne kadar kabullenebiliyorum?
Kabul etmek yerine direnç gösterdiğim bir durum bana nasıl bir yük getiriyor? Direnmeyi bırakmak bana nasıl bir özgürlük sunabilir?
Geçmişte kendimi ya da başkalarını suçlamak yerine, durumu olduğu gibi kabul edebildiğim bir an oldu mu? Bu beni nasıl hissettirdi ve bu farkındalık bana ne öğretti?
Kendimi sürekli eleştirdiğim ya da değiştirmeye çalıştığım bir yönüm var mı? Kendimi olduğum gibi kabul ettiğimde, bu diğer insanlarla ilişkilerimi nasıl etkiler? Eksiklerimi ve güçlü yanlarımı kabul etmek, daha sağlıklı ilişkiler kurmama nasıl yardımcı olabilir?
Sevildiğimi ve değerli olduğumu kabul etmek benim için neden zor olabilir? Geçmiş deneyimlerim bu konuda bana nasıl bir hikâye yazdırmış olabilir?
Kabul edemediğim şeyleri düşündüğümde, bunların gerçekten değiştirilebilir olup olmadığını sorguluyor muyum? Yoksa değişmeyecek şeyleri değiştirmeye mi çalışıyorum?
Bir ilişkide, işte veya ailemle ilgili kabul etmekte zorlandığım en büyük gerçek ne? Eğer bunu kabul edebilirsem, içsel huzurum nasıl değişir?
Peki Ne Yapmalı?
Kabul etmek konusunda yol alabilmek adına altına çizmek istediğim bazı noktalar var:
Kontrol İllüzyonunu Fark Etmek: Hayatta gerçekten nelerin üzerinde kontrolümüz var, hiç düşündünüz mü? Aslında, çok çok az şeyin.. Bu, belki ilk duyduğumuzda kulağa çok korkutucu geliyor. Ama en basit haliyle, bir dakika sonra ne olacağını bile biz belirleyemiyoruz. Kontrol ettiğimizi düşünmek, buna inanmak güzel çünkü bu inanç sayesinde ben mesela şu anda bu bültenin size 5 Şubat Türkiye saati ile sabah 9’da gideceğine güveniyor ve oturup yazıyorum ama aslında o saatte bütün sunucuların çökmeyeceğini nereden bilebilir ve kontrol edebilirim ki? Ama bu inancım (ve kontrol illüzyonum olmasa) oturup bu bülteni yazma ihtimalim oldukça düşük. Kontrol illüzyonu sayesinde günümü planlayabiliyor, ilişkilerimde çeşitli adımlar atabiliyor ya da mesela kariyerim ile ilgili aksiyonlar alabiliyorum. Üstelik, tamam bültenin size 9’da gelip gelmeyeceğini tam olarak kontrol edemeyebiliyorum ama bültenin yazılmış olduğundan ve içinde yazdıklarımın içime sindiğinden emin olabiliyorum. Bu da gerçekten kendi kontrolüm altında olan durumlara odaklanabilmemi sağlıyor. Sabah 9’da sunucular çalışacak mı diye endişe etmeme gerek yok ama bültenin sabah 9’da gitmeye hazır olması benim elimde.
Tüm Duygulara ve Düşüncelere Alan Açmak: Gerçek bir kabul, durumun yarattığı iyi-kötü bütün duygu ve düşünceleri oldukları halleriyle ele alabilmek anlamına geliyor. Duygu ve düşüncelerimizi onlarla savaşmadan kucaklayabilmek, bazılarından kaçınmadan ve bazılarına sıkı sıkı tutunmadan hepsiyle birlikte kalabilmeyi sağlıyor. Hayatta pek çok durum karışık duygu ve düşünceler getirebiliyor. Bizi çok mutlu eden bir haber, derinde bir yerde bir burukluğa yol açabiliyor (yurt dışından aldığımız bir iş teklifinin ailemizden ve arkadaşlarımızdan uzak olmamıza sebep olacak olması gibi) ya da bizi çok üzen bir durum, başka bir konuyu yoluna sokabiliyor (bir hastalık sürecinin hasta yakınımızla daha önce hiç konuşamadığımız ve yakınlaşamadığımız konuları çözebilmesi gibi). Bu yüzden duyguların ve düşüncelerin hiçbir yanlış değil ve her birinin bir anlamı var.
Doğru Soruları Sorarak Anlamak: Bültene kabul etmesi özellikle zor olan durumlar var diyerek başlamıştım. Bunlar her zaman olumsuz durumlar olmak zorunda değil ama akla da ilk onlar geliyor sanki. Sevdiğimiz birinin kaybı, bir ayrılık, bir haksızlık, bir hastalık, bir bitiş.. Neden oluyor? Neden bunlar başımıza geliyor? Neden başkasının değil de bizim başımıza geliyor? Bu sorular çok doğal sorular olsalar da aslında bizi ilerletecek sorular değil. Ben şu anda bu duruma neden bu kadar üzülüyorum? Bu durumun değişmesi adına yapabileceğim bir şey var mı ya da var mıydı? Bu noktaya nasıl geldik? Bu noktaya gelmemek adına kim neler yapabilirdi? Bugün bu durum savaşmaya değer mi? Savaşarak elde edebileceğim bir şey kaldı mı? Doğru soruları sormak konusuna bir de olumlu durumlar üzerinden bakalım. Mesela başımıza gelen iyi şeyleri de kabul edemeyebiliyoruz. Belki bir terfi aldık mesela ya da çok güzel bir ilişkimiz oldu. Neden bu bizim başımıza geldi sorusundan çok şunları sorsak daha kolay içselleştirmez miydik yeni gelişen olumlu durumları: Bu noktaya nasıl geldik? Bu durumu korumak adına neler yapabilirim? Bu duruma şu an şaşırıyor olmam daha önce hayatımda nelerin eksik kaldığının göstergesi olabilir?
Ötekini Değil Kendimi Kontrol Etmek: Kabul etmesi kolay değil ama başka insanların düşüncelerini ve duygularını değiştiremiyoruz. Birinin bizi sevmesini sağlayamıyoruz, birinin bir konuyu daha az düşünmesine - o izin vermedikçe - sebep olamıyoruz, birinin bizim belli bir niyetle söylediğimiz bir cümleyi bizim orijinal niyetimizle anlayacağını garanti edemiyoruz. Birinden yardım istediğimizde bize nasıl yaklaşacağını bilemiyoruz ya da kırıldığımızı söylediğimizde o davranışını tekrarlamayacağından emin olamıyoruz. Ama bütün bu saydığım durumlarda kendimizle ilgili kontrol edebileceklerimiz var. Sevgimizi defaatle gösterecek yöntemleri seçebilir, karşımızdakini stresini azaltmak için ona yardımcı olmaya çalışabilir, bir cümlenin arkasındaki niyetimizi doğru belirleyebiliriz. Yardım isteyebilir veya kırıldığımızı dile getirebiliriz. Bunlar çeşitli ilişkilerimizde doğru şekilde atacağımız adımlar. Bu adımlar bizim kontrolümüzde. Ama adımlarımıza karşımızdaki insanların verecekleri tepkiler, bizim kontrolümüzde değil. Yine de kendi kontrol edebildiklerimiz bile birçok şeyi değiştirebilir. Yeter ki biz kendi kontrolümüzde olana odaklanalım.
Öneriler
Çok sevdiğim filmlerden biri olan The Squid and The Whale’i bu bültende önermemin çok yerinde olacağını fark ettim. Yapımcılığını çok sevdiğim Wes Anderson’ın üstlendiği ve Noah Baumbach’ın yönettiği 2005 yapımı bu film, ebeveynlerinin ayrılığıyla baş etmeye çalışan iki kardeşin hikayesini anlatıyor. Aslında temelde kabul etmenin zorluğunu merkeze alan bu filmde, hem ebeveynlerinin de kusurlu olduğunu kabul etmek zorunda kalan çocukların hikayelerini izliyor hem de boşanma sürecini kabul etmek zorunda kalan bütün aile bireylerinin deneyimlerine tanıklık ediyoruz. Bence bu filmi çok seveceksiniz.
Alessia Cara’nın Scars to Your Beautiful şarkısı toplumsal güzellik standartlarını sorgularken bize olduğumuz gibi değerli olduğumuzu da hatırlatıyor. Cara’nın da söylediği gibi: Sevilmek için tek bir şeyi değiştirmek zorunda değiliz!
Prof. Dr. Zümra Atalay’ın yazdığı Kabul - Yeni Olasılıkları Mümkün Kılma Sanatı kitabı, kabul kavramına yakından bakarken bu kavramı hayata geçirebilmek için gereken pratikleri de ele alıyor. Umarım hoşunuza gider.
Bülteni yazarken kabul konusuna yeniden bu kadar derinden bakmak açıkçası bana da çok iyi geldi. Bana her zaman yazabilir, yorumlarınızı bırakabilirsiniz.
Var oluşumuzu huzurla kabul edebildiğimiz günler dileğiyle, sevgiler…
Psikolog Dr. Gizem Sürenkök
Sizi X aracılığı ile keşfettiğim için çok mutlu olduğumu bilmenizi isterim.
Yazılarınız da ki dil, akıcılık ve konuya hakim olmanız sizi zevkle okumamı teşvik ediyor.
Emeğiniz için çok teşekkür ederim.
Artık sizin sıkı bir takipçiniz olduğumu bilmenizi isterim.
Saygılar,
Ebru
çok detaylı ve ince düşünülmüş bir yazıydı, teşekkürler.